Bir varmış bir yokmuş…

Bir Küçük Orman varmış şehrin ortasında gürültüden uzak,

büyük şehrin telaşından ırak…

 

Bu Küçük Orman’da çocuklar ve onlarla birlikte oynayan, gülen, öğrenen yetişkinler varmış. Çocuklara kulak verirmiş bu yetişkinler. Bilirlermiş ki çocukların sadece boyları küçük; ruhları, merakları, hayal güçleri çok büyük… Çocuklar her fırsatta fısıldarmış yetişkinlerin kulağına: “Daha çok oyun, daha çok doğa, daha çok özgürlük…”

 

Küçük Orman’da çocuklar dört duvara hapsedilmezmiş, yaz kış bahçede toprakla, çamurla oynarlar, her hafta ormana gidip doğayla buluşurlarmış. Doğa arkadaşmış Küçük Orman’ın çocuklarına, dünya ise yaşamı besleyen bir kaynak…

 

Oyun hamurunu kendileri yoğurur, bahçedeki kaplumbağayı, tavukları elleriyle beslerlermiş. Sevgi ve şefkat can damarıymış Küçük Orman’ın; herkes kendi rengiyle, kokusuyla var olabilirmiş burada, herkes kendi yaratıcılığını ortaya koyabilirmiş gönlünce, istediği gibi…

 

Kendi şarkıları varmış Küçük Orman’ın, çocuklar ve öğretmenler birlikte üretirlermiş bu şarkıları. Bazen çocuk kahkahaları, bazen gitar, piyano sesleri, bazen de bahçedeki horozun sesi yükselirmiş bu ormandan..

 

Küçük Orman’da hayat böyle güzel, böyle oyunla, böyle sıcacık akar gidermiş.