Çocuklar için, çocuklarla ve içindeki çocuğu hisseden eğitmenlerimizle birlikte, “Kötü hava yoktur yetersiz kıyafet vardır.” diyoruz. Bu yüzden her hava koşulunda çıktığımız bahçemiz vazgeçilmezimiz.
Küçük Orman’daki bahçemizde tavuklar, horoz, kaplumbağa ile kediler, bitkiler ve doğal yürüyüş yolları, ‘mış gibi’ yapabildiğimiz ahşap bahçe mutfağımız, tırmanma ve kayma alanlarımız ile çocukların keyifle vakit geçirebileceği bol bol serbest oyun oynayabileceği anlar ve alanlar yaratıyoruz.
Masallara dalıp masallardan yeni masallar türetiyoruz. Deneyler ve deneyimlemelerle keşfediyoruz, kendimizce içimizden gelen meraktan yola çıkarak yeni deneyimlerin yollarında yürüyoruz.
Bahçede oynadığımız hayali mutfak işlerini sınıflarda gerçeğe dönüştürüyoruz. Büyük küçük demeden hep birlikte kendi ellerimizle kurabiyeler, kekler hazırlıyoruz, zeytin kırıp, turşu kurup o minik ellerle hazırlanmış lezzetleri evlere gönderiyoruz.
Bazen bahçelere sığamayıp dışarıya taşıyor ve her hafta mutlaka ormana gidiyoruz. Önce bir şaşırıyoruz, alışmamışız bu şehirde bu kadar doğala, biraz bocalıyor herkes ama sonra başlıyoruz gerçekten nefes almaya… Çocuklar başlıyorlar ağaçlara tırmanmaya, biri tırmanmaya çalışırken diğeri tutuyor elinden, biri çıktıkça diğeri tırmanıyor peşinden. Düşen yapraklara, dökülen küçük dal parçalarına uzanıyor minik eller. Orada başlıyor yine hayaller… Dallar, çiçekler, böcekler…
Başlıyor sonra dillerden dökülmeye iç ısıtan cümleler. Elinde ufak bir dal parçasıyla, ucunda bir iki yaprak, bir çocuk diyor ki: “Gidiyorum ağacı gıdıklamaya.” Bir diğeri tırmanmaya çalışırken bir ağaca, “Korkmayıp denersem yapabilirim bence…” Bu cümleleri cebimize koyup kalbimiz sıcacık dönüyoruz Küçük Orman’ımıza yine…
Sanat çekiyor sonra canımız biraz. İçimizden gelenleri ellerimizle dokunacak hale getiriyoruz birlikte. Resim, seramik, ahşap, kendi ellerimizle hazırladığımız oyun hamurları… Yollarımız çok, yollarımız büyülü…
Müzik içimizden çıkıyor, yeri geliyor ellerimiz, yeri geliyor ayaklarımız, yeri geliyor teflerimiz ve davullarımız ses oluyor koridorlarımızda… Bahçeye taşıyor bazen coşkumuz. Müzik duvarımızda harika melodiler çıkıyor çocuklarımızın ellerinden, dinlemeye doyamıyoruz!
‘Mış gibi’ yaparken biz, drama doğuyor içinden; yapmak istediklerimiz, olmak istediklerimiz, sevdiklerimiz, sevmediklerimiz, her şey mümkün… Hepsini yaşamak da anlamak da var Küçük Orman’ımızda. Hep birlikte…
Yeri geliyor kenara atılmış bir kumaş parçası uçan bir pelerin oluyor, yeri geliyor kopmuş bir ağaç dalı bir perinin ya da sihirbazın değneği oluyor, dileğimizi söylüyoruz rüzgara… Minik sahnemizde, kostüm sandığımızdan bugün bize ne çıkacak diye heyecanla beklerken bazen balerin oluyoruz bazen doktor, bazen bir bekçi bazen bir kedi ve bazen de sadece bambaşka biri…
Her şey yetişkinlerin olmasını istediği gibi değil çocukların yaşadıkları ve hissettikleri gibi…
Tüm bunlar olurken bazen Türkçe, bazen İngilizce bazen kendi çocuk dilinde konuşuyor herkes. Konuşuyoruz evet ve dinliyoruz da…
Kısacası Küçük Orman’da bir gün oyunla, şarkıyla, emekle, keyifle geçiyor. Mutlulukla…