Neden olmasın?
Hayal gücünün sınırı yok. Yetişkinlerin dünya ve gerçeklik algısıyla çocuklarınki bir değil. Bizden daha fazla görebiliyor onlar. Görmek bunca önemliyken, çocukların gördüklerine, hayal ettiklerine sınır getiriyoruz yetişkinler olarak. Kendi gerçeklerimizle, kendi sınırlı ve kuralcı bakış açımızla “Bulut mor olmaz ki!” ya da “Adamın burnu neden bu kadar uzun? Böyle burun olmaz ki!” gibi yorumlarla çocukları belirli bir sınıra sokmaya çalışıyoruz. Evet yine ve yine bir şey öğretmeye çalışıyoruz. Oysa çocuk biliyor zaten bulutun ne renk olduğunu ama onun hayalinde mor olmak istiyor o bulut.
Bıraksak kalıpları. Muhteşem bir görüntü olmayıverse ortaya çıkan, mükemmel bir güneş olmasa güneş, çizdiği kalp yamuk yumuk olsa. Gerçekte de aslında biraz öyle değil mi tüm bunlar? Elini titretmesek çocukların, “yanlış olacak” korkusuyla ve “yanlış” yaptığı için ya da “mükemmel” yapamadığı için eli çizmekten vazgeçmese o çocukların. Onları sanat yapmaya teşvik etmek güzel şey. Bunun için alan açmak, gerçek malzemelerle buluşturmak ve bu “mükemmeliyetçi” bakış açısını bir kenara bırakmak gerek bizce.
Diyelim bir miktar kil aldık elimize, çocukla yan yana oturduk bir yere, başladık yoğurmaya. Yetişkin olarak mükemmel ya da gerçeğe yakın bir şekil çıkarmaya çalışırız hemen, oysa o mükemmel şekli görünce çocuk, bir süre sonra yapmaktan vazgeçer. Kendisi de bizim gibi gerçeğe yakın yapamadığı için eksik hissedebilir, denemekten vazgeçebilir ya da hep gerçeğe yakın şeyler yapmak isteyebilir, hayal gücünü unutabilir. Bu riski göze almaya değer mi?
Hadi biraz daha ötesine de bakalım bunun: Mükemmel olmayan bir şey yapmak, bunun için kendimizi serbest bırakabilmek, eğitim hayatımızdan bize miras kalmış olan yarışma duygusunu içimizden atmak, kendimizle bile olsa yarışmayı bir an olsun bırakabilmek güzel olmaz mıydı? Evet, bir şeyleri daha iyi yapmak için çalışmak güzeldir, gereklidir de yetişkin hayatında; ama o an çocuklarla bir arada olduğumuz gerçeğini unutmadan, o an için gerçekten durabileceğimiz, gerçekten nefes alabileceğimiz bir zamanda kalabilsek güzel olmaz mıydı?
Hadi, bunu da bir deneyelim:
Bırakın taşırsın…
Bırakın mükemmel yapmasın…
Bırakın gerçek olmasın, doğru olmasın…
Bırakın istediği gibi yapsın!
Ne dersiniz?