Orman Anaokulu ve Doğada Oyun
Orman Anaokullarının temel amacı çocukların doğada vakit geçirmesidir. Günümüz şehir koşullarında doğadan giderek uzaklaşan ve dört duvar arasında yaşamaya mecbur kalan çocuklar artık açık havada vakit geçiremiyor. Gün boyu iş yerlerinin ya da evlerinin dört duvarı arasında çalışan anne baba gibi onlar da okullarının dört duvarı arasına sıkışıp kalıyorlar. Oysa doğada, temiz havada geçirilen vakit, oynanan oyunlar gelişimlerine büyük katkıda bulunuyor. Bizim çocukluğumuzdaki “sokak oyunları, sokak arkadaşlığı” artık günümüz büyük şehir koşullarında ne yazık ki mümkün olamadığı için çocuklar ne hayal güçlerini rahatlıkla kullanabilecekleri fırsatlar bulabiliyor ne temiz hava alabiliyorlar ne de enerjilerini gerektiği gibi boşaltabiliyorlar.
Tam da bu sebeplerle Orman Anaokullarında dört duvar yoktur, duvarsız açık alanlar vardır ve çocuklar doyasıya oyun oynar, oynarken gerçek öğrenme gerçekleşir. Bu öğrenme, sınırlı alanlarda gerçekleşen öğrenmeden çok daha kaliteli ve gerçek bir öğrenmedir. İçinde ezber yoktur, yaşanmışlık vardır.
Burada yetişkinin rolü de çok önemlidir. Yetişkin “öğreten” değil “eşlik eden”dir. Çocuk zaten öğrenmeye aç bir ruha sahiptir, bunun için bir yetişkine ihtiyacı yoktur; doğada gezinirken, oynarken, yaşarken, problemlerle karşılaşıp çözüm üretmeye çalışırken aslında yaşamak ve hayatta kalmak için ihtiyacı olan her şeye sahiptir ve sahip olur. Yetişkinler sadece yanlarında olup ihtiyaçları olduğunda, çocuklar yardım talep ettiğinde onlara uzanacak birer “el”dir. Aslında yetişkin aynı zamanda dolaylı yoldan bir öğrenmenin gerçekleşmesinde de rol oynamaktadır, öyle ki gündelik hayat içinde gerçek işlerle uğraşan bir yetişkin, bir yandan örnek teşkil ederek çocukların öğrenmesine katkıda bulunur. Çocuklar biz onlara “öğretmeden, söylemlerde bulunmadan, onlar yerine onlar için dersler çıkarmadan” da öğrenirler ve bunu bizlerden çok daha iyi yaparlar.
“Doğa, hangi biçimde görünürse görünsün, bir çocuğa anne ve babasının dünyasından farklı, daha yaşlı ve daha büyük bir dünya sunar. Televizyondan farklı olarak, zamanı çalmak şöyle dursun, onu genişletir. (…) Çocuğa, üzerine kültürün hayal ürünlerini çizip yeniden yorumlayabileceği boş bir yaz-boz tahtası verir. Görsel imgelem gücünün ve duyuların tam kullanımını teşvik ederek çocuğun yaratıcılığını destekler.” (Louv, Richard, (2005). “Doğadaki Son Çocuk”, S.9-10)
Okulda ya da evde teknolojinin sözde “büyülü” dünyasına mahkum edilen çocuklar yaratıcılıklarını ve duyu hassasiyetlerini giderek kaybederler.
“Giderek artan bilimsel araştırmaların çok büyük bir bölümü, “doğa eksikliği bozukluğu”nun duyuların azalmasına, dikkat güçlüklerine, obeziteye giden yolları arttırdığına ve daha yüksek duygusal ve fiziksel hastalık oranlarına katkıda bulunduğunu göstermektedir.” (https://www.childrenandnature.org/about/nature-deficit-disorder/)
Oyun bir çocuğun yaşamında çok önemlidir, hele ki açık havada oyun. Her hava koşulunda dışarı çıkabiliyor olmak aslında zemininde biraz da “hayattan korkmamak, hayata hazır olmak” fikrini barındırır. Biz yetişkinlerin bazen “Hasta olursun.”, “Düşersin!” gibi endişelerle çocuklarımızı nelerle koşullandırdığımızı ve onları istemeden de olsa sınırlandırdığımızı düşünecek olursak aslında işe biraz da kendimiz için de açık havada vakit geçirmekle başlayabiliriz ve de tabii bazen hayata sağlıkla devam etmenin önüne geçen bu “endişelerimizden” nasıl sıyrılabiliriz diye düşünmekle…
“Çalışmalar dışarda öğrenmenin stresi azalttığı, ruh halini iyileştirdiği, dikkat dağınıklığını azaltıp konsantrasyonu artırdığı ve çocukların okula katılımını arttırdığı gibi birçok fayda sağladığını ortaya koymuştur. Öyle ki Hiperaktivite ve Dikkat Eksikliği belirtileri gösteren çocuklarda bile doğada geçirilen zamanın büyük ölçüde etkili olduğu saptanmıştır.” (http://www.renaissance.edu.vn/wp-content/uploads/2018/01/The-Importance-of-Outdoor-Play-and-Its-Impact-on-Brain-Develpoment-in-Children.pdf)
Doğada oyunla, açık havada vakit geçirmekle, doğalla, ormana gitmekle aslında bir bakıma kendi çocukluğumuzdaki doğal öğrenme alanlarına dönmeye çalışıyoruz. Doğayı çocuklarımıza borçluyuz!
Biz “Dışarıda Hayat Var.” diyoruz ve istiyoruz ki herkes bize katılsın. Dışarda hayat var ve hayat çok güzel!
“Doğa Eksikliği Sendromu” yaşamamak ve yaşatmamak için haydi doğaya!